Bir doktorun gözünden SSVD hikayesi ( Sezaryen sonrası vajinal doğum )

 

Biz doktorlar doğumlarda sıklıkla gebenin yanında çok fazla zaman geçirmeden 1-2 saatlik aralıklarla gelip kontrolleri yapıyoruz. Doğumda en ideali de doktorun gebesine güven verip yanında çok fazla zaman geçirmemesi zaten. Bu cümleye çok takılmanızı istemiyorum. Hemen ‘‘bu doktorlar zaten doğumda başımızda durmuyorlar’’ veya ‘’Yeteri kadar ilgilenmiyorlar’’ demeyin. Bu görev zaten primer olarak doğum destekçisinin (doula, ebe, eş, anne vb. )işidir. Doktorun asıl görevi işler ters gittiğinde başlar ve devamlı gebenin başında durmasına gerek yoktur. Ama SSVD hikayeleri biraz daha farklı oluyor. SSVD’de doktor olarak hastanede daha çok zaman geçiriyorsunuz. Gebenizle, ailesiyle ve doğum ekibiyle daha fazla paylaşımlarınız oluyor ve kendinizi bir anda hikayenin ortasında buluyorsunuz.

Gozde Davci Erener’in de izniyle doğumunu sizlerle paylaşmak istedim. Gözde Hanımın doğumunda son 12 saati kesintisiz beraber geçirince kendimi doktordan daha çok bir doğum destekçisi gibi hissettim. Gebemle, eşiyle ve ekiple daha çok paylaşımım oldu.

Gözde hanım ile tanışmamız gebeliğin 32 haftasında oldu. Aslında bir doktor ve gebenin gerçek anlamada birbirini tanıması ve güven duygusunun oluşması için kısa bir süre kalmıştı önümüzde. Gözde Hanım doğuma hazırlık eğitimi almıştı. Bu benim için çok önemliydi. Çünkü karşımda aynı dili konuştuğum bir gebem vardı. Takiplerimiz güzel geçmişti. Tüm hazırlıklar yapılmıştı. Nihayet (40+0) haftada bir sabah 4-5 civarında gebemizin suyu geldi. Ayrıca kasılmalar da başlamıştı. Kendiliğinden başlayan kasılmalar bizim için iyiye haberdi. Hastaneye gitme vakti artık gelmişti.

Pazar sabahı hastaneye yattığımız için bütün servis bomboş ve sessizdi. Hastanenin kendi ebeleri de bize yardıma can atıyordu. Tüm servis bizimdi. Eşi destek için hep yanındaydı. Anneleri dahil kimseyi doğuma çağırmamışlardı. Odanın ışıkları doğuma kadar hiç açılmadı ve içeride hep çok güzel müzikler çalıyordu. Tüm fiziki şartlar optimum seviyede sağlanmıştı. Yanımızda doula ebemiz Gözde Çavuş vardı. Ekip sağlamdı.

Tüm fiziki koşulların yanımızda olmasına rağmen doğum beklediğimizden farklı gelişti. Gebemizin hastaneye yatışından bebeğini kucağına alasıya kadar yaklaşık 30 saat geçti. Aslında 30 saat doğum için uzun bir süre değil. Ama daha hastaneye ilk yatış sırasında baş aşağı inmiş ve çatıya yerleşmişti. Sanki doğum çok yakında olacakmış gibi güçlü dalgalar geliyordu. Ama rahim ağzı henüz 2 cm açılmıştı. Şöyle de tarifleyebilirim; rahim bebeği çıkartmak istiyor ama sanki rahim ağzı henüz hazır değilim diyordu. Henüz 2 cm açıklık olmasına rağmen dalgalar çok kuvvetli geliyordu. Rahim ağzının bebeği bırakmaya hiç niyeti yoktu. Farklı denenen pozisyonlar, damardan hızlı sıvı verilmesi ve buscopan gibi ilaçlar kasılmalara hiçbir etki göstermedi. Ama gebemiz ayakta dalgaları çok iyi karşılıyordu. Doğru nefes, gevşeme, zihin alanı ve olumlama dört dörtlüktü. Eşi de çok güzel destek oluyordu. Aktif kasılmalara rağmen ilk 6 saate açılmada hiçbir değişiklik olmadı. Gebemiz artık yorulmaya başlamıştı. Bu arada doğum psikoloğumuz Aysegul Somcelik Koksal geldi, gebeyle ve karnındaki bebeği ile konuştu. Bize ve anneye büyük moral oldu. İlerleyen saatlerde rahim ağzı yavaş yavaş açılmaya başlamıştı. Hastaneye yatıştan tam 16 saat sonra (!) 4 cm açıklığa ulaşmıştık ama ilginçtir rahim ağzı hala arkaya dönüktü ve hala doğuma hazır değilim diyordu. Gebemizin artık tüm gücü tükenmişti. Bu arada başın basısına bağlı NST’de bebeğin kalp atışlarında bozulmalar başladı. Neyse ki NST’ler hızlı toparlandı. Bebek rotasyonu(başın dönüşünü) dar açıdan değil geniş açıdan yapmaya karar vermişti. Bebeğin bu tercihi de doğumun uzun süreceğinin habercisiydi. Saatler gece yarısını gösterdiğinde 4 cm açıklıkta epidural takmaya karar verdik. Epidural takıp gebemizi sağına çevirdik. 4-5 saat hiç kalmadan yatmasını sağladık. En azından yerçekimini devre dışı bırakmıştık. Sadece tuvalete kalmasına izin verdik.

Doğum iki gece devam ettiği için gece yarısı bizim de ekip olarak enerjimiz tükenmişti. Ben gündüz kısa süreli uyuduğum için daha iyi durumdaydım ama Gözde Ebenin enerjisi bitmişti. Onu biraz dinlenmeye gönderdik. Eşi de elini tutarken ancak 5 dakika uykuya dalmıştı ama dinlenmek istemiyordu. Biz uykusuzluğa ve yorgunluğa dayanamamıştık ama O eşini yalnız bırakmak istemedi. Ebe Hanım dinlenmeye gidince ben de gebeyi doula gibi takip ettim 3 saat. Hatta eşi bir ara ‘hocam problem mi var neden yanımızdan gitmiyorsunuz’ dedi. Ama bırakıp gidersem gebe her an vazgeçecek gibi geldi ve bu nedenle yalnız bırakmadım.
Benim açımdan da zor süreçti. Doğum çok yavaş ilerliyor, dalgalar çok güçlü geliyor ve artık rüptür riski beni rahatsız ediyordu. Gebenin başında geçirdiğim o 3-4 saat benim açımdan iyi oldu. Anne sağ pozisyonda olmasına rağmen NST artık daha az bozuluyordu. Bebeğin başının rahim ağzına bu kadar basısına NST’ler aslında iyiydi. Ayrıca her vajinal muayenemde bebeğin başına dokunduğumda bebeğin kalp sesleri düşüyordu. Bebek resmen bana dokunmayın ben iyiyim diyordu. Ben de oluruna bıraktım biraz. Doktorluk yapmanın hiçbir şeye yararı yoktu. Sadece beklememiz lazımdı. Gebemiz epiduralden sonra rahatlamıştı. Epidural taktıktan 5 saat sonra 5.5 cm olduk. Serviks santralize oldu.(doğum için uygun hale gelmişti.) Baş rotasyonumuz(başın dönüşü) da iyi gidiyordu. Artık benim pilim bitmişti. Doulalık zor iş o an anladım. Gözde Ebe gelince ben biraz dinlenmeye gittim.

2 saat sonra gebemi muayene ettiğimde dünyalar benim oldu. 7 santimetreye ulaşmıştık sabah 6 da. (Hastaneye yatıştan 25 saat sonra)Bebek baş rotasyonun da çoğunu tamamlamıştı. Doğum bu noktadan sonra hızlandı. Son bir saate epidural etkisi de tam bizim istediğimiz gibi azaldı. Doğumda aktif ıkınma kullandık. Sabah 10 da Deren bebeği annesine kavuşturduk. Deren bebek çok iyi doğdu, hiç mor değildi. Göbek Kordununu geç klempledik, Tene tene teması sağladık, bebeğin ışıktan rahatsız olmaması için siper bile yaptık. Her şey plana uygun gitti. Vakum veya karından desteğe bile gereksinim olmadı. Bebeğin başı yarıya çıktığında baba her iki aileyi hastaneye çağırdı. Ve en son gebemiz doğumhaneden gurur yürüyüşü ile çıktı. (Epiduralin etkisi tamamen bitmişti.) Bu anları fotoğraflayan Hatice Öktem Kılıçaslan’a tesekkürler.

Bu doğumdan çok şey öğrendim. Her doğum birbirinden farklı başlıyor ve arkasından çok farklı ilerleyebiliyor. Bu kadar yavaş ilerleyen bir doğumda bileşenlerden her hangi biri eksik olsaydı bu doğum gerçekleşmeyebilirdi. Gebenin eğitimli olup dalgaları bu kadar iyi karşılaması, optimum fiziki koşullar, Gözde ebe hanımın devamlı bire bir doğum desteği, doğum psikoloğumuz Aysegul Somcelik Koksal’ın gelip anne ve bebekle konuşması, eşinin devamlı desteği ve benim de sakin ve enerjik bir günümde olmam ve tabiki de bebeğin de bize yol göstermesi ( bebek resmen tuşe yapmamı engelledi ) hikayenin mutlu ve keşkesiz bir şekilde tamamlanmasını sağladı. Deren Bebeğe uzun, sağlıklı ve güzel bir hayat diliyorum.

Doğuma hazırlık eğitiminin ve doğumda ekibinin önemini çok güzel bir örneğini yaşadım. Benim açımdan çok tatmin edici bir doğum oldu. Tüm SSVD planlayan gebelere güzel ve kalabalık ekipli doğumlar dilerim.

Jinekolog Operatör Doktor Volkan Serhat Dede / Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

 

Deren bebeğe sağlıklı ve huzurlu bir ömür diler, Sayın Volkan Serhat Dede’ye MOMIDEA BLOG’a sağladıkları katkı için teşekkür ederiz.

#momidea #iyioliyişeyleryap #eniyisi etiketle, paylaş